Bazen düşünüyorum da, mutlu olmak neden bu kadar zor diye? Ya da bazen nasıl bu kadar kolay olabiliyor? Bi bakıyorsun, mutlu olman için çok büyük şeylere ihtiyacın var o an. Ama bi bakıyorsun ki, ufacık bi şey gülümsetebilmiş göz bebeklerini.
Belki de hayattan çok fazla şey bekliyoruz bilmeden. “Ne verdin ki, ne istiyorsun benden!” diye hiddetleniyor o da. Kendi kurgulamadığın bir senaryoyu oynuyorsun istemeden. Biri eline tutuşturmuş rolünü. Öyle hızlı olmuş ki bu, görememişsin bile kim olduğunu. Puff!! kaybolmuş hemen. Sen sadece oynamakla mükellefsin. Doğaçlama serbest. Ya da çoktan seçmeli bir sınav misali, soruyu soruyor, şıkları veriyor ve sen sadece seçiyorsun. Kendi sorunu soramazken, kendini şıkkını işaretlemek gibi bir lüksün var mı bilemiyorum. Garip şeyler..
İnsan bazen “neden?” diye düşünürken kafayı sıyıracak duruma gelebiliyor. Çok fazla sorgulamadan yaşayacaksın bu hayatı. Fre$ olacaksın. Bi şekilde su akıp, yolunu buluyor çünkü. Senin bu sürece müdahale çaban sadece seni yıpratıyor. En vahimi de o esnada bunu farkedemiyor olmak. Daha sonra anlıyorsun ki, yorulmuşsun..
Öylesine kurallı yaşamaya alışmışız ki, arada bi kural dışına çıktığımızda afallıyoruz. Türlü saçmalıklar, türlü hatalar yapıyoruz. İşin garibi bu yaşadığın üzerinde tek söz sahibi sen değilsin. Özünde senin hayatın ama reelde olay hiç de öyle olmuyor. Herkes birden otorite kesiliyor, ne yapman gerektiği hakkında. En basit hatan “kötü insan” damgası yediriyor. Gülüp geçiyorsun da bazen, bazen de çok zor oluyor umursamamak.
Neticede birer misafiriz hepimiz. “Misafir umduğunu değil, bulduğunu yer” derler ya hani, işte öyle. İstediğimizi elde edemiyoruz, istediğimizi yaşayamıyoruz, istediğimiz şey olamıyoruz, istediğimizi söyleme lüksüne bile sahip değiliz, aslında isteme lüksüne bile sahip değiliz. enteresan..
“çok yoruldum be Yasemin..”
0 yorum:
Yorum Gönder