Bu filme gitmeye karar verdiğimde çok fazla bir beklentim yoktu. Yani can sıkıntısı sebebiyle gittim ilk. ilk diyorum çünkü ben bu filmi vizyonda 2 kez izledim. Yine olsa yine izlerim.
Ezel Akay'ın yönetmenliğini yaptığı bu filme adeta bayıldım. O ne laflar yarabbi. Biz bir tanesini idare edemezken 7 koca.. Pes doğrusu! Neyse, filmle ilgili eleştirilerime başlayayım ufaktan. Renkler muhteşemdi. Tamamı stüdyoda çekilmiş filmin ve haikaten o evlerin görüntüsüne falan aşık oldum diyebilirim. Öyle bir karikatür havasındaki film, öyle bir hitap ediyor ki gözlere, öyle bir keyif veriyor ki izlerken, bu kadar olur.
Nurgün Yeşilçay hayranı değilim ama acayip güzeldi bu filmde Hürmüz hanım. 7 adamı birden idare edişini izlerken rahata erir gibi oldum. Sanki "ohh aldatılmak, enayi yerine konmak nasılmış bakalım, görün" diyordum kendi kendime. Ataerkil toplum oluşumuza lanet ederken bir yandan, diğer yandan acayip haz duyuyordum bu filmi izlerken. Kadın zekasının hafife alınamayacak kadar güçlü ve tehlikeli olduğunu gösterdi bana. Göz kırpıyorum kendisine ; )
Gülse Birsel, nam-ı diğer Safinaz ve benim filmde en çok beğendiğim karakter. Oy laflarına kurban olduğum, yirim! El hubb'un kendisinin eseri olduğunu duyunca hayranlığım bir kat daha arttı. Mimiklerine ayrı, oyunculuğuna ayrı bayıldım bu filmde. Öpüyorum, mujkaa : )
Erkan Can, Haluk Bilginer ve Cengiz Küçükayvaz'a gelecek olursak, üçü de süperdi tahmin edersiniz. Hızır Reis'in gerdek öncesi gerginliğine, Kuşçu Cebrail'in üçkağıtçılığına, Berber Hasan'ın şaşkın kekeme hallerine ayrı ayrı güldüm. Halit Akçatepe, Erol Günaydın, Zihni Göktay ve Müjdat Gezen'i unutursak olmaz. Saygılar!
"Kırk orospu biraraya gelse, bunun gibisini doğuramaz."
Sarp Apak, Öner Erkan ve Mehmet Ali Alabora için ise ne söylesem bilmiyorum ki. Bir Fişek Ömer vardı ki eyvah dedim bu Hürmüz'ü yer, kendisi yem oldu. Bir Hallaç Rüstem vardı, dedim ki "adama bak yorgancı falan ama 2 hatunu da idare ediyor vay anasını", Hürmüz odunla yardı kafasını. Bir Doktor Hüsrev vardı yakışıklıydi, son koca olacakidi. bir tulumba tatlısı yedi, karizmayı tüketti, Hürmüz'ü de kaybetti. Ayrıyetten, Öner Erkan konuştukça ben kendimden geçtim. O ne güzel rumeli şivesiydi öyle. Ama yinir ki bu! neyse, Sevgiler : )
Hamam sahneleriyle keyfimiz ikiye katlandı. şarkılara ayrı, danslara ayrı bayıldım. Yani bu film için tek kötü laf ettirmem kimseye. Edilecekse ben ederim. Ediyorum da, Nurgül Yeşilçay'ın göğsündeki nane gözüküyordu film boyunca. Acaba bir bana mı gözüktü dedim. Nane diyorum da silikon mudur nedir tam şeyettiremediğimden. Tek kusurlarıydı bu. Gerisi pek bi şahane, pek bi şükelaydı işte.
İzlemediyseniz, hemmen izleyin diyorum.