8 Ara 2009

bin-jip


bir el bazen, tek ihtiyacımız olan. uzatılacak bir el.. en çaresiz anımızda bilinçsizce aradığımız çare.. bir yabancı, en çok etkileyen bizi ve en gizemli.. bazen en yakımızdakilerden daha değerli.. sadece küçük bir dokunuş bazen, en kırığımızı tamir eden..

"hepimiz aslında kilitlerimizin açılmasını bekleyen birer boş evleriz."




belki de hayatınızda görebileceğiniz en gerçek ve en sahte sahne. ve biliyorum imkansız diyeceksiniz. gözümüzün gördüğü müthiş imkansız bir sahne, sahte. ama arka planında ise bir o kadar gerçek. hayattan alıntı..

"
it's hard to tell that the world we live in is either a reality or a dream..."

17 Kas 2009

emanet

"hadi kalk gel
bul bi bahane
birazcik heves
biraz cesaret..."     

~yonca lodi~



kotu. bu kelimenin butun anlamlarini yasamak da boyle. zamanin goturduklerine baktiginda trajik de aslinda. komedisini sen yakalamaya calisiyorsun. olmuyor. yetmiyor. acitiyor. gormuyorsun bi daha hic. ne istedigin belli bile degil. yaralanmissin. sevilmistim diyorsun bi zamanlar. belki? mutlu degilsin. o da olmasin. sensizken olamasin. en arabesk sarkilari aciyorsun ya. allah belani versin iste senin! -link-

11 Kas 2009

no habra nadie en el mundo

günlerdir çalıp duran. pc de, orda burda, zihnimin her köşesinde. yankılanıyor adeta. melodinin hoşluğuna değinmek istiyorum da, beni asıl mest eden buika'nın sesi. o kadar kusurlu ki aslında bir o kadar kusursuz ve şahane. kendi tabirimle o "kırçıllı" sesi bu şarkıya ayrı bir estetik veriyor. bir insan bu şarkıyı mutlaka dinlemeli ve tadına varmalı.

Y tu mamá también




korku filmi izlemek istemediğimden izlemiştim bu filmi. elimizdeki tek seçenek buydu. konusu için imdb de komedi ve drama yazıyordu. sanırım onun dışında her şeydi bu filmin konusu. 7.8 almıştı ve şahsım adına izlenmeliydi. filmi sevdim mi peki? hayır. filmi kendime hitap edecek düzeyde bulamadığımdan belki, belki de bana verebilecek bir dersi olmadığından, veya daha farklı beklentilerim olduğundan mıdır bilemeyeceğim. ben bu filmi hiç sevmedim. kanımca da çok tırt bir film.

olmasa da olur mu? aslında yapılmış hiçbir şeye o gözle bakmak istemiyorum. bu filmi beğenmedim çünkü buram buram ergen fantezisi kokan bir filmdi. beni şaşırtacak bir konusu vardır, olmalıdır mutlaka diye düşündüm. ama pornoyla yarışacak türdendi. buna biraz daha duygu katmışlar ve kulvarını değiştirmişler sadece. o kadar.

iki genç ergenimizin kendilerinden biraz büyük bir hatunla yola düştüklerinde başlarına gelenlerden bahsediyor. aslında bu ergenlerimizin sexual yolculukları bizim izlediğimiz. olmamalıydı diyemememin sebebi şu, bi yerlerde bunlar yaşanıyor, o zaman dile getirilmeli ve göze sokulmalı. bu konuda bu filmin izleyiciyle buluşmasını destekliyorum. çünkü özüne inilmeye çalışıldığında garip bir hikayesi var filmin. bizim toplumumuzca kabul görmeyecek türlü davranışlara sahip ergenlerimiz. uyuşturucu ve seks partilerinden çıkıp, 3lü bir ilişkiyle noktalandırılan bu filmde her an şaşkınlığınızı koruyorsunuz. hatta arkadaşımın daha ilk sahne için çok şükela bir yorumu var. yazmadan edemiyorum. bu ergenlerimizden birinin kız arkadaşı seyahat edecektir ve evde pasaportunu bulamaz. anne, baba bekliyordur aşağıda. hanım kızımız da erkek arkadaşını yardım etmesi için yukarıya, odasına çağırır. delikanlı bakar ki pasaport yatağın üstünde. kapı kapanır ve fermuarlar indirilir. aşağıdan annenin sesi geç kalındığına dikkat çekmek istiyordur. tam anne kapının önündedir ki, erkek birden pantolonunun düğmesini ilikler ve yatağın arkasına atlar. sanırım bunların hepsi 1 ila 1.5 dakika içerisinde gerçekleşir. bu sahne üzerine arkadaşımın yorumu şöyle oluyor;

"yıllardır porno film izlerim. bu kadar hızlı bir sevişme sahnesi görmedim."

ama benim filme ilgimi kazandıran sahne ne yazık ki sonlardadır. o da şudur, iki erkeğin birbirlerini öptüğü sahne. işte o sahne benim için en sıradışı ve eğlenceli sahnedir. bütün oyunların döndüğü bu filmde bu da top noktası oldu. bence çok şey anlatıyordu. sanırım buradan çıkarılacak ders, alkol bütün kötülüklerin anasıdır!!!!!111

kar beyazı..





ne kadar masum bakıyor değil mi? bazen hayata karşı o duruşumu kaybettiğime inanıyorum. bazense içimdeki çocuğun hala ölmediğine. önemli olan diyorum, o çocukla beraber yaşayabilmek, yaşlanabilmek. küçük bir çocuk merağıyla algılayabilmek dünyayı. hatalar da olsa, yanlışlara da düşülse.. her ne olursa olsun temiz bir sayfa açabilmeli. kar beyazı..